Öfke

Bu başlık size çelişkili gelebilir, bize her zaman öfkenin kontrol edilmesi gereken bir şey olduğu söylenir. Bazen, kendimizi öfkelenmiş ve bu duyguyla ne yapacağımızı bilemezken buluruz. Bazılarımız öfkeyle her şeyi yıktıktan sonra müthiş bir pişmanlıkla baş başa kalırken, bazılarımız hiç öfkelenmemiş gibi davrandıkça huzursuzluk duygusuna engel olamaz. Her iki durumda da sonuç rahatsız edici olduğundan, öfke duygusu olmaması gereken, kötü bir şeymiş gibi algılanır.

Bu yazı dizisinde, aslında kontrol edilmesi gereken şeyin öfke olmadığını, öfkenin bize bahşedilmiş uyarı niteliğinde bir duygu olduğunu,“kötü” olmadığını, bilakis çok değerli olduğunu, “öfke kontrolü” kavramının daha çok öfkeyi hissettikten sonraki davranışlarımız ile ilgili bir tanım olduğunu anlatmak istiyorum. Bu yazı dizisinde, artık öfkelendiğinizde kendinizi öfkelenmekle suçlamaktan uzaklaşıp, aslında bedeninizin ve ruhunuzun size ne anlatmak istediğine yakınlaşmanıza katkı sağlamasını dilerim.

Öfke Nedir? Neden Faydalıdır?

Öfke; korku, sevinç, üzüntü, iğrenme, şaşırma gibi temel bir duygudur. Korku duygusu tehdit altında olabileceğimizi, şaşırma bir şeylerin beklenenden farklı gittiğini ve dikkat vermemiz gerektiğini, sevinç bir şeylerin bizim hoşumuza gittiğini bize anlatır. Diğer duygular gibi öfke duygusunun da bize anlatmak istediği vardır. Öfke, öyle ya da böyle sınırımızın ihlal edildiğini, haksızlığa uğramış olabileceğimizi, adaletsizlik, sıkışmış veya bastırılmış hissettiğimizi, engellenmiş olabileceğimizi veya duygusal bir ihtiyacımızın (ilgi, anlayış, şefkat vb.) karşılanmamış olduğunu anlatır bize...

Öfke bir uyarıdır, bize bir şeylerin yolunda gitmediğini anlatır ve bu konuda bir şeyler yapmamızı ister. Bu açıdan bakıldığında yangın alarmı gibi de düşünülebilir. Öfke bize, içimizde bir yangın olduğunu haber verir. Yani, bizim sınırlarımızı korumamızı sağlamaya, haksızlık karşısında güçlü durmamıza yardımcı olabilecek bir uyarı mekanizmasıdır öfke. Bu yüzden yararlıdır, bu duygunun amacı bizi korumaktır. Öfke, insanlığın varlığı devam ettikçe var olacaktır, çünkü insanın kendini koruma mekanizmasının temel uyarıcı alarmlarından biridir.

Öfke Ne Zaman Zararlı Hale Gelir?

Evdeki yangın alarmının çaldığını düşünün. İlk yapacağınız şey ne olur? Muhtemelen yangının kaynağını bulup yangını söndürmeye çalışmak. Peki, bizler “öfke kontrolü” adı altında ne yapıyoruz? Ya alarmı çekiçle susturmaya çalışıyoruz (öfke patlamaları), ya da alarm yokmuş gibi sesini görmezden gelmeye çalışıyoruz (öfkeyi bastırıp hiçbir şey yokmuş gibi davranma). Dikkat ederseniz, her iki yaklaşım da, alarmın rahatsız edici sesine yönelik bir müdahale. Peki, alarmın bize uyarıda bulunduğu yangınla baş etme konusunda alarmın sesini kısmaya harcadığımız çabanın, yangını söndürmemizde ne kadar katkısı var? Tahmin edersiniz ki pek bir faydası olmaz. Fayda sağlamadığı gibi, enerjimizi, sizi korumak için çalışan bir uyarı sistemini susturmaya harcarız, bu sırada da, asıl problemi yaratan yangını söndürmek için bir şey yapamadığımızdan, yangın her seferinde katlanarak büyür. Sonuç olarak, öfke duygusundan nefret etmeye başlarız, çünkü ne zaman ortaya çıksa yangından evimiz kül olmuştur...

Bu örnekte görüldüğü gibi, öfkeyi zararlı hale getiren öfkenin kendisi değil, öfke hissettiğimizde ne yapacağımızı bilemememizdir. Bunu bilemediğimiz için o anda bizi rahatsız eden şeyle, yani alarmın sesiyle müdahale ederiz. Yangını söndürme konusunda, yani canımızın neden yandığını anlamak ve bu konuda bir şeyler yapma konusunda bize bir yöntem öğretilmemiştir. Öfkeyi zararlı hale getiren, onu hissettiğimizde ne yapacağımızı, ona sebep olan durumu farkedip, bu durum hakkında nasıl ilerleyeceğimizi bilmiyor oluşumuzdur.

Bu konuda ne yapacağımızı bilmiyor oluşumuz bizim suçumuz değildir. Öfkelendiğimizde ne yapacağımızı bilmek, yangın anında ne yapacağımızı bilmeye benzer. Bu konuda bir eğitimimiz yoksa, büyük bir ihtimalle panikle kaçarız. Ne yazık ki ülkemizde, yangın anında ne yapacağımız öğretilmediği gibi, öfkelendiğimizde ne yapacağımız da pek öğretilmiyor. Özellikle kadınlarımız çocukluktan beri öfkeyi bastırmak zorunda kaldıklarından egzama, baş ağrısı, mide-bağırsak problemleri, tansiyon artışı, halsizlik, el-ayak uyuşması, aşırı uyku, sivilceler gibi bedensel tepkiler bastırdıkları öfkeye eşlik edebiliyor.

Öfkeyle barışmak ve onun bize sağlayacağı faydadan yararlanmak, öfkeyi bastırmak veya olduğu haliyle serbest bırakmakmanın tek çıkış olmadığını öğrenirsek mümkün olabilir. Bu da, her öğrenme gibi biraz pratik, biraz da zaman gerektiren, ancak geliştirildiğinde kişiyi çok güçlü kılan bir beceridir. Bilmemek değil, öğrenmemek ayıptır. Bu yüzden, bu güne kadar yangını değil alarmı söndürmeye çalıştığınız için çıkmaza girdiğinizi, aslında farklı bir çıkış yolu olduğunu hatırlayın ve lütfen öfkelendiğinizde işler kötüye gittiği için kendinize kızmayın, kendinizi suçlamayın.

Öfkelendiğimizde neler yapabileceğimizle ilgili önerilerimi bir sonraki yazımda paylaşacağım.

Sevgiyle kalın.

Paylaşın:

Etiketler: öfke, öfke kontrolü, sinirlenme, pişmanlık, duygular, duygusal ihtiyaç, ilgi, şefkat

Elnaz Gültekin

Uzman Psikolog