Cezalandırıcılık Şeması

Cezalandırıcılık Şeması

Bu şemaya sahipseniz hissettiğiniz baskın duygu öfke ve suçluluktur.

Kendimiz veya başkaları bir hata yaptıysa, hatanın bedelinin mutlaka ödenmesi gerektiği inancıyla yaşarsınız. “Hata” bu şema için alarm gibidir. Hata yapıldığı veya hata yaptığınızı algıladınız an canımız çok yanar ve bütün bedeniniz buna tepki verir. Canımız yandığında ise öfkeleniriz ve bedenimiz bu hatayla başa çıkmak için öfkeyle enerji harcamaya başlar. Öfke ile hata yapanı (kendimiz dahil) cezalandırma dürtüsü doğar.

Bu şema güçlüyse hatalarla savaşmak için karşı saldırıya geçebiliriz. Bu bizi kendimize kızmaya veya etrafımızdakileri azarlamaya meyilli yapabilir. Bazen de kendimiz bir hata yaptığımızda, bunun telafi edilmesinin imkansız olduğu inancı ile suçluluk hissederiz. İleri durumlarda sistemimiz tamamen çöker ve depresyona girebiliriz. Uç noktalarda ise, kendine ve başkalarına zarar vermeye kadar gidebilir.

Bu şemanın işleyişine günlük hayattan örnek vermek gerekirse; bir trafik kazası geçirdiniz ve hastanede yatıyorsunuz. Hastanede yaralarınız acırken bir de içinizden bir ses sizi azarlıyor: “Daha dikkatli olmalıydım”, “Bunu nasıl yaptım” , “Etrafıma daha çok dikkat etseydim bunlar başıma gelmezdi”, “Başıma gelen her şeyi hak ediyorum” cümleleriyle kendinize kızarsınız. Bu durum saatlerce, günlerce hatta haftalarca sürebilir. Kendinize karşı affedici olmakta zorlanırsınız.

Ayrıca, insanların yanlışlarını tolere etmekte zorlanabilirsiniz. Örneğin, biri bir hayvana yardım edebilecekken etmemeyi tercih etti. Eğer bir hayvanseverseniz, o kişiyi o hayvanın ısırmasını, “beter olmasını” isteyebilirsiniz. Bu “doğru olmayana” şahit olmak büyük bir öfke oluşturur.

Bu şemaya yatkınlığımız nerden geliyor?

Cezalandırma, yani bir hatanın bedelini canımız yanarak ödememizi sağlayan mekanizma, adaleti sağlamak için evrim sürecinde geliştirdiğimiz bir mekanizma gibi görünüyor. Nitekim, her şema da olduğu gibi, cezalandırıcılığın da hem işlevsel hem de bize zarar veren yanları var. Dikkat ederseniz, hatayı cezalandırmanın asıl işlevi, adaleti sağlamak, yapılmaması gerekenin kimsenin yapmadığından emin olmaktır. Bu ilk çağlardan beri toplum birliğini sağlayan bir anlayıştır. Örneğin, trafik cezaları hepimize geçerli olduğunda öfkelenmeyiz. Biz ceza öderken yanımızdaki emniyet şeridinden geçebiliyorsa öfkeleniriz. Cezalandırıcılık şeması da, hataya karşı güçlü bir “burda adalatin sağlaması lazım” alarmını barındırır.

Cezalandırıcılık Şemasının Kökenleri

Kalıtsal yatkınlığın yanında, kök ailenizdeki ortam da bu şemanın gelişimine katkıda bulunmuş olabilir. Bu şemaya sahip kişilerin aileleri genellikle çocuğun performansını, sorumluluklarını, görevlerini, kurallara uymasını, terbiyesini, duygularını kontrol etmesini, hatalardan kaçınmasını, çocuğun spontan davranışlarının, hayattan haz almasının, oyuncu halinin ve rahatlamasının önüne geçecek kadar önemserler. Ailede genellikle “yeterince tedbirli” olunmazsa her şeyin yerle bir olacağı inancı hakimdir. Beklentilere, olması gerekenlere aşırı vurgu yapılırken çocuğun spontan hali pek ilgi görmez, hatta cezalandırılıyor olabilir. Sonuç olarak çocuk, hayatı “en doğru” biçimde yaşamadığı sürece her şeyin kötü gideceğini ve cezalandırılacağına dair içsel bir mekanizma geliştirir.

Cezalandırıcılık şeması ne zaman problem yaratır?

“Adaleti sağlamakta nasıl bir problem olabilir ki?” diye düşünüyor olabilirsiniz. Zaten normal dozlarda işlevsel bir mekanizma olabileceğinden bahsetmiştik. Problem, hataya karşı sensörlemiz aşırı hassaslaştığında ortaya çıkar. Şemamız tetiklendiğinde karşılaştığınız duruma, çözüm odaklı ve gerçekçi bir şekilde yaklaşmamızı engeller.

Soğuk algınlığına yakalandığınızı varsayalım. Bunu kendi hatamız olarak algılamadığımızda, “dinlenirsem geçer”, “şu ilaçları alırsam geçer” şeklinde, hastalığınızın iyileşmesine yarayacak bir yaklaşım içerisinde olmamız daha büyük bir olasılıktır. Bu yaklaşım, bedenizimin dinlenmesini kolaylaştırır. Bu duruma uygun ve işlevsel bir yaklaşımdır. Ancak, cezalandırıcılık şemamız tetiklenirse, hasta olmanızı kendi hatanız, dikkatsizliğiniz, sorumsuzluğunuz olarak algılama ihtimaliniz yüksektir. Bu durumda “dikkat etseydim başıma bu gelmezdi”, “Gerizekalı gibi nasıl buna kapıldım”, “yeterince iyi beslenmediğim için oldu bu, ne salağım” şeklinde düşünceler peşinizi bırakmaz. Bu düşüncelerin hastalığınızın iyileşmesine bir katkısı olmadığı gibi, bir de “hata alarmı” tetiklendiği için, vucudunuz strese girer, bu “hata” ile savaşarak kendimizi cezalandırırız. Sonunda hastalığı daha uzun süre yaşarken çok daha bitkin ve kitlenmiş hissedersiniz.

İçinizde bir “Gestapo” ile yaşıyor gibisinizdir. Çevrenize ve kendinize karşı sürekli öfkelisinizdir. Bu öfke zaman içerisinde sizi içten içe yiyip bitirir. Kendinize saldırdıkça kendi benliğinizi zedelersiniz, özgüveninizi kaybedebilirsiniz. Yaptığınız ve yapılan her şey hatadır. Ya insanlar doğru davranmıyordur ya da siz hatalısınızdır. Bedenimiz de zaman içerisinde, içten gelen bu tehdit uyarılmışlığını kaldıramayabilir ve tamamen çökebilir. Bu sebeple bu şemanın güçlü olduğu kişilerde anksiyete ve depresyon sıkça görülür. Uç durumlarda, kişinin kendine veya başkalarına zarar vermesine kadar gidebilir.

Diğer yandan bu şema, içinizden geldiği gibi davranmanızı, spontan olmanızı, hayattan zevk almanızı engeller. Çünkü, içinizden geldiği gibi davranırsanız hata yapma riskiniz yüksektir. Hata yaptığınızda kendi canınızı ne kadar yakabileceğinizi bildiğiniz için, kendiniz olma riskini almakta zorlanırsınız. Her davranışınızı kontrol eden içsel bir polis vardır ve çok kontrollüsünüzdür. Bu durum, ilişkilerinizde sevgiyiyi alıp vermeyi engeller ve sevdiklerinizle ciddi iletişim sorunları ortaya çıkarır.

Bende Cezalandırıcılık Şeması var mı?

Aşağıdaki maddelerin bir kısmı veya hepsi sizin için doğruysa, sizde Cezalandırıcılık şeması olabilir:

  • Bir hata yaptığınızda cezalandırılmayı hak ettiğinizi düşünüyorsanız,
  • Yaptığınız yanlışların telafi edilemeyeceğine inanıyorsanız,
  • Sorumluluklarınızın hepsini yerine getiremediğinizde kendinizi kızmaktan kendinizi alamıyorsanız,
  • Yeterince tedbirli davranmazsanız birçok şeyin ters gideceğine inanıyorsanız,
  • Elinizdeki işi en doğru şekilde yapmazsanız bedelini ödemeniz gerektiğini düşünüyorsanız,
  • Yanlış yaptığınızda, sizin yanlış yapmanıza katkısı olan durumların (ör: zor durumda olmak, hasta olmak vb.) bir önemi yoktur. Eğer yanlış yaptıysanız ne olursa olsun sonucuna katlanmanız gerektiğine inanıyorsanız
  • Hatalı bir kararın felaketle sonuçlanacağına dair güçlü korkularınız varsa,
  • Kendinize ve çevrenize karşı affedici olmakta zorlanıyorsanız,
  • Elinden gelenin en doğrusunu yapmayan insanlara karşı içinizde öfke hissediyorsanız,
  • En küçük hatanız sizi tahammülsüz ve öfkeli hale getiriyorsa,
  • Hata yaptığına dair bir kanıt yokken bile hata yaptığınıza inandığınız oluyorsa,
  • sizde Cezalandırıcılık Şeması'nın varlığından şüphe edebiliriz.

    Cezalandırıcılık dozunda faydalı olabilir. Ancak hata sensörlerimiz aşırı gelişmişse kendimizi ruhumuzun ve bedenimizin tolere edemeyeceği kadar yıkabiliriz. Kendimizin ve dolayısıyla çevremizin şefkat ve affedilmeye ihtiyacını karşı kör oluruz. Bu da kişiyi tükenmişliğe, sürekli tetikte olmaya, anksiyeteye ve depresyona götürebilir.

  • Bu bilgiler, Alp Karaosmanoğlu'nun Şema Terapi eğitimlerinden, "İyi Hissetmek" adlı Youtube kanalındaki paylaşımlarından ve Jeffrey E. Young, J.S. Klosko, M.E. Weishaar'ın "Şema Terapi" kitabından derlenmiştir
  • Bu yazı tanı veya teşhis niteliğinde değildir. Sadece bilgilendirme amaçlı sunulmuştur.